Makelenin hazırlanmasında Türk Mahkemeleri ve Kurum kararları ile Avrupa Birliği makamları tarafından verilen mahkeme ve Ofis kararlarından olabildiğince yararlanılmıştır.
Marka hukuku, bir markanın tescil edilmesi, kullanımı ve korunması ile ilgili hukuk dalıdır. Marka hukuku, marka sahiplerinin haklarını korumak ve ticari faaliyetlerini sürdürmelerine izin vermek için oldukça önemlidir. Marka hukuku, ticari markaların tescili, korunması ve kullanımıyla ilgili yasalar ve yönetmelikler bütünüdür. Bu yasalar, marka sahiplerinin markalarını korumalarına ve diğer şirketlerin bu markaları kullanmalarını engellemelerine izin verir. Marka hukuku, marka sahipleri için önemlidir çünkü markaları bir işletmenin kimliğidir ve itibarını korumak için korunması gerekir. Marka hukukunun işleyişi, bir markanın tescil edilmesi ve korunması ile başlar. Bir marka, belirli bir ürün veya hizmetle ilişkilendirilen bir isim, sembol, logo veya tasarımdır. Marka sahibi, markayı tescil ettirerek, markasını yasal olarak koruma altına alır. Tescil edilmiş bir markanın kullanımı, sadece marka sahibine aittir ve diğer şirketlerin aynı veya benzer bir markayı kullanmaları yasaktır.
Marka hukuku, bir markanın tescil edilmesi ve korunmasının yanı sıra, markanın kullanımını da düzenler. Marka sahibi, markasını başkalarının yanıltmasını önleyecek şekilde kullanmak zorundadır. Ayrıca, marka sahibi markasını tescil ettirdiği ürün veya hizmetlerle sınırlı olarak kullanmak zorundadır. Başka bir deyişle, marka sahibi, tescilli markasını başka bir ürün veya hizmetle ilişkilendiremez. Marka hukuku, markaların korunmasını sağlar ve bu da marka sahiplerinin markalarının izinsiz kullanımını engellemelerine olanak tanır. Marka sahibi, tescilli markasının izinsiz kullanımı durumunda yasal yollara başvurabilir ve diğer şirketleri marka ihlali nedeniyle cezalandırabilir. Ayrıca, marka sahibi, tescilli markasını kullanımı ile ilgili olarak diğer şirketleri dava edebilir ve markasının kullanımını engelleyebilir. Marka tescili için avukatın önemi oldukça büyüktür. Çünkü marka tescili, hukuki ve teknik bir süreçtir ve uzmanlık gerektirmektedir. Marka sahibi, tescil başvurusu yapmadan önce marka araştırması yapmalı ve başvuru sürecinde hukuki adımları doğru bir şekilde takip etmelidir. Bunun yanı sıra, marka sahibinin tescil başvurusu sırasında ve sonrasında karşılaşabileceği hukuki sorunlarla başa çıkması da avukatın uzmanlığını gerektirmektedir.
Ancak marka tescili sırasında belirli kısıtlamalar da vardır. Örneğin, marka olabilmesi için işaretin açıkça ayırt edilebilir olması gerekir. Ayrıca, kamu düzenine ve ahlakına aykırı, dini semboller veya herkesçe kullanılan işaretler marka olarak tescil edilemez. Marka tescili, bir işletmenin rakipleri tarafından kullanılan benzer işaretlerin kullanımını engeller ve işletmeye markanın kullanımı konusunda tek yetki verir. Bu sayede müşteriler, satın alacakları ürünlerin veya hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu kolayca anlayabilirler. Aynı zamanda, marka tescili, işletmelerin rekabetçi avantajlarını korumalarına yardımcı olur.
Markaların tescili, bir işletmenin markasını koruma hakkını sağlar. Marka sahipleri, markalarını korumak için hukuki yolları kullanabilir ve başka bir işletmenin markalarını izinsiz kullanmasını önleyebilirler. Bu da markanın itibarını korumaya yardımcı olur ve müşterilerin işletmeyi diğerlerinden ayırt etmesini sağlar. Tüm bunlar gösteriyor ki, marka tescili işletmeler için oldukça önemlidir. Marka tescilinin yanı sıra, işletmelerin marka stratejilerini de doğru bir şekilde oluşturması gerekmektedir. Başarılı bir marka stratejisi, müşteri sadakatini artırır, marka bilinirliğini artırır ve işletmelerin sektörlerindeki rekabetçi avantajlarını güçlendirir.
Marka tescili, bir şirketin ürün veya hizmetlerini diğer şirketlerden ayırt etmesine yardımcı olur. Marka tescili, bir şirketin ticari markasını korur ve şirketin itibarını koruyarak, diğer şirketlerin aynı veya benzer ürünler için benzer bir isim veya işaret kullanmasını engeller. Marka tescilinin faydaları saymakla bitmez. Bu faydaların başlıcaları şunlardır:
Marka tescili, bir şirketin markasını korur ve diğer şirketlerin markayı kullanmasını engeller. Bu da markanın hukuki olarak korunmasını sağlar ve şirketin itibarını korur.
Tescilli bir marka, şirketin itibarını artırır ve müşterilerin güvenini kazandırır. Bu da markanın değerini arttırır.
Tescilli bir marka, bir şirketin rakiplerinden farklılaşmasını sağlar. Bu da şirketin rekabet üstünlüğü elde etmesini sağlar.
Marka tescili, bir şirketin farklı ürün veya hizmetler sunmasını kolaylaştırır. Tescilli bir marka, şirketin yeni ürün veya hizmetler sunmasını ve marka bilinirliğini arttırmasını sağlar.
Tescilli bir marka, bir şirketin markasını başka şirketlere lisanslama fırsatı sağlar. Bu da şirketin gelirlerini arttırır.
Tescilli bir marka, bir şirketin yatırım fırsatlarını arttırır. Tescilli bir marka, bir şirketin değerini arttırır ve yatırımcıların ilgisini çeker.
Marka sahibi olmanın ispatı, tescilli markalar ile tescilsiz markalar arasında farklılık gösterir. Tescilli markaların sahipleri, markalarının sahibi olduklarını tescil belgesi ile ispat edebilirler. Ancak tescilsiz markaların sahipleri için durum daha farklıdır. Tescilsiz markaların sahipleri, markalarını kullanarak müşteri kitlesi nezdinde ayırt edicilik kazandırmalı ve markalarını ciddi bir biçimde kullanarak bu süreci belgelemelidirler. Bu belgeler, markanın ilk kullanıldığı tarihten itibaren zaman içinde markanın kullanımına dair her türlü kaydı içerebilir. Örneğin, ürünlerin paketlenmesinde, reklamlarda veya sosyal medya hesaplarında markanın kullanımına dair kayıtlar bu belgeler arasında sayılabilir.
Ancak, tescilsiz marka sahiplerinin markaları üzerindeki haklarını ispatlamak için tarih taşıyan belgelerin yanı sıra, markanın müşteri kitlesi nezdinde benzersiz ve ayırt edici olduğunu kanıtlaması da gerekmektedir. Bu nedenle, markanın ne kadar yaygın olarak kullanıldığı, markanın hedef kitlesi tarafından ne kadar tanındığı ve rakipler arasında nasıl bir fark yarattığı da ispat edilmelidir. Tescilli marka sahiplerinin ise marka hakkını ispatlamaları için tescil belgesini sunmaları yeterlidir. Tescilli marka sahipleri, markalarının tescillenmesi için gerekli prosedürleri tamamladıkları için marka haklarına sahiptirler. Tescilli markalar, sahiplerine marka kullanımı için yasal bir koruma sağlarlar ve marka haklarının ihlal edilmesi durumunda sahipleri, tescil belgelerine dayanarak hukuki yollara başvurabilirler. Sonuç olarak, marka sahibi olmanın ispatı tescilsiz ve tescilli markalar arasında farklılık gösterir. Tescilsiz marka sahipleri markalarının ciddi bir biçimde kullanımını belgelemeli ve ayırt edicilik kazandırdıklarını ispatlamalıdırlar. Tescilli marka sahipleri ise tescil belgelerini sunarak marka haklarının sahibi olduklarını ispat edebilirler.
Markaların tescili, bir işletmenin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edebilme özelliği taşıyan işaretlerin korunmasına yardımcı olur. Kanunlar tarafından tanımlanan işaretler arasında kelimeler, şekiller, renkler, harfler, sayılar ve hatta sesler de yer alabilir. Dolayısıyla marka olarak tescil edilebilecek birçok unsurlar vardır. Bu unsurlara ise şu şekilde örnek verilebilir:
Ancak marka tescili sırasında belirli kısıtlamalar da vardır. Örneğin, marka olabilmesi için işaretin açıkça ayırt edilebilir olması gerekir. Ayrıca, kamu düzenine ve ahlakına aykırı, dini semboller veya herkesçe kullanılan işaretler marka olarak tescil edilemez. Marka tescili, bir işletmenin rakipleri tarafından kullanılan benzer işaretlerin kullanımını engeller ve işletmeye markanın kullanımı konusunda tek yetki verir. Bu sayede müşteriler, satın alacakları ürünlerin veya hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu kolayca anlayabilirler. Aynı zamanda, marka tescili, işletmelerin rekabetçi avantajlarını korumalarına yardımcı olur.
Markaların tescili, bir işletmenin markasını koruma hakkını sağlar. Marka sahipleri, markalarını korumak için hukuki yolları kullanabilir ve başka bir işletmenin markalarını izinsiz kullanmasını önleyebilirler. Bu da markanın itibarını korumaya yardımcı olur ve müşterilerin işletmeyi diğerlerinden ayırt etmesini sağlar. Tüm bunlar gösteriyor ki, marka tescili işletmeler için oldukça önemlidir. Marka tescilinin yanı sıra, işletmelerin marka stratejilerini de doğru bir şekilde oluşturması gerekmektedir. Başarılı bir marka stratejisi, müşteri sadakatini artırır, marka bilinirliğini artırır ve işletmelerin sektörlerindeki rekabetçi avantajlarını güçlendirir.
10 Ocak 2017 tarihinde yürürlüğe giren SMK Madde 4’e göre, marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
SMK.5/1-A BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
Temel olarak SMK.m.4 kapsamında bir işaretin marka sayılabilmesi için aşağıda sayılan 3 şartı sağlaması gerekmektedir:
SMK Madde 4’e göre, yukarıdaki koşulları sağlamak kaydıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaret marka tesciline konu olabilir. Burada sayılanların madde metnindekilerle sınırlı olmadığını, bu işaretlerin kombinasyonlarıyla birlikte bunlardan başka işaretlerin de koşulları sağlamak kaydıyla marka tesciline konu olabileceğini belirtmek gerekir. Ayrıca, marka tesciline konu olacak işaretlerin mutlaka görme duyusuyla algılanabilir nitelikte işaretler olması da gerekmemektedir.
Bu bağlamda, soyut kavramlar ve fikirler ile malların genel özelliklerini ifade eden kavramlar farklı şekillerde tezahür edebilecekleri için işaret olarak nitelendirilmek için yeterli belirliliğe sahip değildir. (21/04/2010, T-7/09, Spannfutter, EU:T:2010:153, § 25).
Bu sebeple, örneğin “elektrik süpürgesinin dış yüzeyinin bir bölümü olan şeffaf toplama haznesi” şeklinde ifade edilen soyut kavram için yapılmış bir başvuru, söz konusu haznenin belirli bir çeşidinin olmaması, daha ziyade genel ve soyut bir şekilde akla gelebilecek çok sayıda farklı görünüme sahip olması nedeniyle Adalet Divanı tarafından reddedilmiştir (25/01/2007, C-321/03, Transparent bin, EU:C:2007:51, § 35, 37).
SMK Madde 4 kapsamında, işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt etme fonksiyonundan bahsedilmektedir. Markanın belirli bir mal veya hizmete ilişkin ayırt ediciliğiyle ilgili olan SMK Madde 5(1)(b)’nin aksine, SMK Madde 4 ve bu maddeye atıf yapan 5/1(a) bendi mal ve hizmetten bağımsız olarak, bir işaretin soyut olarak kaynak gösterme işlevine sahip olup olamamasıyla ilgilidir.
Ancak çok istisnai durumlarda, bir işaret, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt edilebilmesi için gerekli olan soyut ayırt ediciliğe bile sahip olamayabilir. Örneğin, “.” , “/” gibi işaretler herhangi bir mal veya hizmet için soyut ayırt ediciliğe sahip değildir.
SMK Madde 4 kapsamında ayrıca, işaretin marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması gerekmektedir.
6769 sayılı SMK’nın Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 7. maddesinde, marka örneğinin gösterimine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
SMK Madde 4 kapsamında marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde, marka açık, belirli, bağımsız, kolayca erişilebilir, anlaşılır, dayanıklı ve nesnel bir şekilde çoğaltılabildiği sürece, markanın mevcut teknolojiyi kullanarak sicilde gösterilebileceğine değinilmektedir. Burada, markanın açık ve anlaşılır bir şekilde gösteriminin gerekliliğinden bahsedilmektedir. Örneğin geleneksel olmayan marka türleri açısından mevcut uygulama ses markaları için ses dosyası, hareket markalarında ise hareketli görüntü dizisini içeren bir video dosyasının sunulmasına imkân vermektedir. Bu kapsamda belirtilen kriterler Sieckmann davasında (C-273/00, Sieckmann kararı, EU:C:2002:748, 12/12/2002) belirtilen kriterlerle aynıdır.
SMK.5/1-B BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
6769 sayılı SMK’nın 5/1(b) hükmü gereğince herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler marka olarak tescil edilemezler. Görüldüğü üzere 5/1(b) hükmü işaretin ayırt ediciliği üzerinde durmaktadır. Bu kapsamdaki ayırt edicilik, tescil başvurusuna konu mallar veya hizmetler için değerlendirmeye alınır.
Bir işaretin ayırt ediciliğinin değerlendirilmesinde mevcut her türlü veri çerçevesinde başvurunun tüm somut koşulları dikkate alınır.
Ayırt edici nitelikten yoksun olarak değerlendirilen bir ibareyi içeren marka başvurusuna benzer nitelikteki başka işaretlerin başvuru sahibi veya üçüncü kişiler adına daha önce tescil edilmiş olması, inceleme konusu işaretin de tescil edileceği ya da edilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Mutlak ret nedenleri kamu düzeniyle ilgili olduğundan, istisnalar saklı kalmak kaydıyla, önceki tarihli tescilli bir markaya dayanarak ayırt edici niteliği bulunmayan yeni bir başvuru için hak iddia edilemez. Bu nedenle, özellikle ayırt edicilik söz konusu olduğunda önceki tescillerden bağımsız olarak, her dosya kendi somut koşulları içinde değerlendirmeye alınmalıdır.
Ayırt edicilik esas olarak, farklı işletmeler tarafından üretilen malların veya sunulan hizmetlerin tüketiciler nezdinde ayırt edilebilmesi fonksiyonuna işaret eder. Dolayısıyla, işaret tüketici nezdinde ayırt edebilme işlevini göstermelidir. Bir işaretin ayırt edici niteliği temel olarak, (1) inceleme konusu mallara veya hizmetlere ilişkin olarak, (2) ilgili tüketici kesiminin, yani malların veya hizmetlerin makul düzeyde bilgili, gözlemci ve ihtiyatlı ortalama tüketicilerinin algısına göre değerlendirilmelidir.
SMK.5/1-C BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
SMK 5/1(c) hükmüne göre, “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.” marka olarak tescil edilemezler.
Buna göre genel olarak yapılan başvuruda;
Başlıklarının her birisi bakımından uzman avukatlar tarafından yürütülecek süreçte marka olabilecek işaretlerin seçimi ve sonrasında marka başvurusunun uzman hukukçular kontrolünde ilerletilmesi oldukça elzem bir haldedir.
SMK.5/1-Ç BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
“Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler” marka olarak tescil edilemez“
6769 sayılı Kanun’un 5/1(ç) maddesi, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak daha önceki tarihte tescil edilmiş ya da tescil başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretlerin tescil edilemeyeceği hükmünü içermektedir.
SMK’nın 5/1(ç) bendi Türk Marka Hukukunun en temel ilkelerinden olan “Tescilde Öncelik” ilkesinin doğal yansımasıdır. Dolayısıyla, karşılaştırılan markalar arasında öncelik sonralık ilişkisi mevcuttur. Aynı veya aynı tür mal veya hizmetler için daha önce tescil edilmiş veya tescili için başvurusu yapılmış bir markanın aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzeri için başvuru yapılması durumunda, bu iki markanın tüketiciler tarafından ayırt edilmesi mümkün olmayacaktır. İşte bu nedenle düzenlenmiş olan 5/1(ç) bendi, bu durumdaki başvuruların reddedilmesi gerektiğini düzenleyerek meydana gelebilecek karışıklıkların önüne geçmeyi amaçlamaktadır.
5/1(ç) kapsamında reddedilebilmesi için aşağıdaki koşullar bakımından değerlendirme yapılmaktadır:
Önceki tarihli bir marka tescilinin ya da başvurusunun bulunması,
Karşılaştırılan markaların aynı olması veya,
Karşılaştırılan markaların aynı olmasa da ayırt edilemeyecek kadar benzer olması,
Karşılaştırılan markalara ait mal veya hizmetlerin aynı veya aynı türdeki mal veya hizmet,
Bakımından değerlendirmeler yapılmaktadır.
Ancak Mahkemelerin ve Yargıtay’ın, özellikle son zamanlarda istikrarlı bir şekilde verdiği kararlarda, ayırt edici esas unsur yaklaşımının yanında benzerlik değerlendirmesinin karşılaştırılan markaların ortalama tüketici kitlesi üzerinde oluşturduğu genel izlenimden yola çıkılarak yapılması gerektiği hükmüne vardığı da görülmektedir. Mahkemeler ve Yargıtay, benzerlik değerlendirmesini yaparken, uygun olduğu ölçüde marka örneklerinde yer alan tüm unsurların dikkate alınması ve bu değerlendirme sonucuna göre 6769 sayılı SMK’nın 5/1(ç) bendi kapsamında benzerlik kararının verilmesi gerektiğini hükme bağlamaktadır.
Öte yandan, Mahkemeler tarafından verilen kararlarda, işaretlerin ayırt edici esas unsurları üzerinden benzerlik değerlendirmesi yapılamayacağına ilişkin bir hüküm de bulunmamaktadır. Bu nedenle, 2011 yılında hazırlanmış olan İnceleme Kılavuzu’nun aynılık veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlik incelemesi kriterleri hem mahkemeler tarafından benimsenen işaretlerin tüketici nezdinde bıraktığı genel izlenimin değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin yaklaşımı hem de ayırt edici esas unsurlar üzerinden benzerlik değerlendirmesini öngören mevcut uygulamaları yansıtır şekilde güncellenmek gerekmektedir.
SMK.5/1-D BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
“Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler” marka olarak tescil edilemez.“
6769 sayılı SMK’nın 5/1(d) maddesi, ticaret alanında ortak kullanımda olan işaretlerin tek bir firmanın tekeline verilmesini engelleyerek kamu yararını gözetmektedir.
Marka başvurusunu oluşturan işaretin ticaret alanında herkes tarafından kullanılan bir işaret olup olmadığı değerlendirilirken ilgili terimin ayrıca tanımlayıcı olup olmadığına bakılmaz. Sadece ticari hayatta ilgili sektörde hali hazırda farklı ticari aktörler tarafından kullanılıp kullanılmadığı göz önünde bulundurulur. Böyle bir kullanımın gelecekte oluşup oluşmayacağına dair herhangi bir ihtimal araştırması da yapılmaz.
Marka başvurusunda münhasıran veya esas unsur olarak yer alan ibarenin 5/1(d) maddesi kapsamına girip girmediği, tescili talep edilen mal ve hizmetler dikkate alınarak değerlendirilir. Bir işaretin 5/1(d) maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için işaret ile tescili talep edilen mal ve hizmetler arasında ilişki bulunmalıdır. Bu ilişkinin kurulamaması durumunda bu bendin uygulanmayacağı kabul edilir. İbare ve tescili istenen mal ve hizmetler arasında ilişki olması gerekliliği Yargıtay ve Avrupa Birliği Adalet Divanı kararlarında da ifade edilmektedir.
5/1(c) maddesinde önemli olan ibarenin tanımlayıcı olup olmadığı iken, 5/1(d) maddesinde dikkate alınması gereken temel husus, ibarenin tescili talep edilen mallar ve hizmetlerle ilişkili olarak ticaret alanında yaygın kullanımının bulunup bulunmadığıdır. Buradaki kullanımın, 5/1(c) bendindekinin aksine, potansiyel değil fiili yaygın kullanım olması gerekmektedir.
Örneklendirmek gerekirse;
Bu bend kapsamında değerlendirilecektir.
SMK.5/1-E BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
“Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler” marka olarak tescil edilemez.“
Hükmün lafzından, ilgili maddenin uygulama alanının, malların şekillerinin yanı sıra başka bir özelliğini de kapsayabileceği açıkça anlaşılmaktadır.
5/1(e) hükmünde belirtilen unsurlar üç ana kısımdan oluşmaktadır:
Malın doğası gereği ortaya çıkan şekiller ya da başka özellikleri,
Teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan şekiller ya da başka özellikleri,
Mala asli değerini veren şekiller ya da başka özellikleri.
Hükmün yorumundan bu bendin esas olarak yalnızca mallara uygulanabileceği, hizmetlerin bu bent kapsamı dışında olduğu kabul edilmelidir.
SMK.5/1-F BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
6769 sayılı SMK’nın 5/1(f) bendi uyarınca, “Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler.” tescil edilemez.
5/1(f) maddesi, mal ve hizmetlerin niteliği, kalitesi, coğrafi kaynağı gibi durumlara ilişkin yanıltıcılığı kapsamaktadır. 5/1(f) hükmünün uygulamasında, ilgili işaret nedeniyle tüketicinin yanılma ihtimalinin gerçekten bulunup bulunmadığının tespiti gerekir. Bu çerçevede, mal ve hizmetin niteliği, satış noktası ve olası tüketici kesiminin özellikleri de dikkate alınır. Başvurunun 5/1(f) maddesi kapsamında değerlendirilebilmesi için işaretin halkı yanıltıcı nitelikte olması yeterli olup başvuru sahibinin yanıltma, aldatma kastıyla hareket edip etmediğine bakılmaz.
Yanıltıcılık değerlendirmesi somut olayın özelliklerine göre her başvurunun kendi özel koşulları dikkate alınarak yapılır. Bir işaretin ilgili tüketici kesimi açısından yanıltıcı olup olmadığının tespitine ilişkin olarak aşağıda yer alan sistematik takip edilir:
İşaret, ürünün herhangi bir özelliği, kalitesi, görevi, bileşimi veya kullanımı konusunda yanıltıcı bir ibare içeriyor mu?
İlgili tüketiciler bu yanıltıcı ibare dolayısıyla gerçekten yanılabilir mi?
SMK.5/1-G BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
“Paris Sözleşmesinin 2nci mükerrer 6ncı maddesine göre reddedilecek işaretler.” marka olarak tescil edilemez.
Hükmün atıf yaptığı Paris Sözleşmesi 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi (6ter), üye devletlere ait hükümranlık/hanedanlık armaları, bayraklar ve amblemler ile devletler tarafından kabul edilmiş resmi kontrol ve garanti işaretlerinin korunmasını düzenlemektedir.
Örneklendirmek gerekirse; devletlere ait amblemler, işaretler, bayraklar, hanedan armaları, ülke amblemlerinin taklidi, uluslararası örgüt işaretleri gibi hususlar bu bend kapsamında değerlendirilecektir.
SMK.5/1-Ğ BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
“Paris Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler” marka olarak tescil edilemez.“
bu bend kapsamında; kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler, değerlendirmeye konu işaretin kamuyu ilgilendiren bir niteliğinin bulunup bulunmadığı, başvuruya konu işaretin tarihi ve kültürel değer niteliğinde olup olmadığı, işaretin ülke sınırları içerisinde yaşayan tüketicilerin tarihi ve kültürel değerleriyle ilgisinin olup olmadığı, halka mâl olmuş türk büyükleri, sanatçı ve yazar isimlerini içeren işaretler, “osmanlı imparatorluğu/devleti/ ottoman empire” ibarelerini veya osmanlı devlet armasını içeren işaretler, tarihi ve kültürel yapıların fotoğraf ve resimlerini içeren işaretler, türkiye cumhuriyeti devleti’nin cumhurbaşkanlarının ad ve soyadlarını içeren işaretler, tarihi ve kültürel değerler bakımından önem arz eden hadiseler veya figürler değerlendirme konusu yapılacaktır.
SMK.5/1-H BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
“Dinî değerleri veya sembolleri içeren işaretler” tescil edilemez.
Toplumun ve toplumu oluşturan bireylerin dini duygularını zedeleyici, bu duyguları istismar etme ve çıkar sağlama amacı ve etkisi taşıyan işaretler 5/1(h) maddesi kapsamda değerlendirilir. Bu tarz başvuruların reddedilmesinin bir nedeni de toplumun geneline hitap eden bu tarz ibarelerin ticarete konu edilmesinin, ticarileştirilmesinin önüne geçmektir.
bu bend kapsamında; toplumda sadece dini bir terim ya da sembol olarak kullanılan veya doğrudan dini bir çağrışım yapan işaretler, dini bir içerik veya anlama sahip olmakla birlikte başka alanlarda kullanımı bulunan ya da doğrudan dini çağrışım yapmayan bir ibareyi içeren işaretler, din görevlilerinin isim ve unvanlarını içeren işaretler, kutsal mekân isimleri ve/veya görsellerini içeren işaretler, din, mezhep adlarını içeren işaretler, dini kavramlar, dini şahıs isimlerini içeren işaretler, değerlendirme altına alınacaktır.
SMK.5/1-I BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
“Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler.” marka olarak tescil edilemez.
Bu kapsamda, sahip olduğu genel ilke ve değerler itibarıyla toplumun normal işleyişine zarar verebilecek nitelikte olan, toplumun ahlak anlayışına ters düşen, zararlı alışkanlıkları özendiren veya cesaretlendiren, suça teşvik eden, küfür, hakaret, ırkçılık, ayırımcılık içeren ibareler, şekiller ve benzeri işaretler genel ahlaka ve kamu düzenine aykırı işaretler olarak kabul edilir.
SMK.5/1-İ BAKIMINDAN GENEL İNCELEME
6769 sayılı SMK’nın 5/1 (i) bendine göre “Tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretler marka olarak tescil edilemezler.”
SMK 5/1(i) bendinde tescilli coğrafi işaretten oluşan ya da tescilli coğrafi işaret içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiş olup, koruma kapsamının hangi mallar veya hizmetlerle sınırlanacağı madde hükmünde belirtilmemiştir. Bu noktada, ülkemizde coğrafi işaretlere atfedilen önemin yıllar geçtikçe artmakta olduğu, kırsal kalkınmaya sağladığı katma değer nedeniyle coğrafi işaret başvurularının teşvik edildiği, buna karşılık tescilli coğrafi işaretleri kullanma hakkına sahip kişiler ile bu ürünlerin tüketicilerinin korunması beklentisine istinaden, en azından münhasıran coğrafi işaretten oluşan ya da coğrafi işaret adını içeren başvuruların 5/1(i) bendi kapsamında mal ve hizmet ayrımı gözetilmeden reddedilmesi gerekliliği ortaya çıkmış ve kriter metni bu doğrultuda düzenlenmiştir. Öte yandan, marka başvuru alışkanlıkları göz önünde bulundurulduğunda bu tarz başvuruların coğrafi işaretin tam adından daha çok genel olarak tescilli coğrafi işareti çağrıştırır nitelikteki çeşitli ibarelerden oluştuğundan hareketle, coğrafi işareti çağrıştırır nitelikte oluşturulan başvuruların 5/1(i) bendi kapsamında sınırlandırılarak ilanına imkân tanıyan ilkelere de bu metin kapsamında yer verilmiştir.
Tescilli Marka - 2024 - Mütefekkir